top of page
Yazarın fotoğrafıM.Serhad SARIARSLAN

Sosyalistlerin tarihsel dostları kimlerdir?

Önceki yazıda, Simon Bolivar’lı Latin Amerika solcuları ile Mustafa Kemal’siz kimi Türkiye solcuları arasındaki farkı ya da çelişkiyi, Marx’ın Engels’e, Bolivar’la ilgili yazdığı bir mektubun içeriği bağlamında kısaca incelemeye çalışmıştık. Bu çelişkiyi yaracak toplumsal dinamiklerin irdelenmesini de bu yazıya bırakmıştık.


Toplumsal dinamik denildiğinde, doğal olarak bir hareket ya da değişimden de söz ediyor olmalıyız. Bu değişimin, Türkiye toplumunda sağa savrulma, libarelleşme, dinselleşme ve yönetimde NATO’culaşma ayaklarının her biri, Kemalizm’in devlet ideolojisi olmaktan çıkmasının da belirleyenlerinden olmuştur. Burada, Kemalizm sol olduğu için, NATO karşıtı bir felsefeye sahip olduğu için, liberal olmadığı için böyle bir dinamiğin oluştuğundan bahsetmiyoruz. Kemalizm’in ilerici unsurlarının, bu sayılan başlıklarla çelişki yaşamaksızın kendi varoluşunu devam ettiremeyeceğinden, karşı-devrimi yaratan bu unsurların en nihayetinde Kemalizm’le karşı karşıya düşecek olmasından - düştüğünden söz ediyoruz.


Kemalizm, bir toplumsal dönüşüm dinamiği ve bir bağımsız devlet inşa etme düşüncesi olarak bu noktadan sonra, toplumu devlet eliyle dönüştüren değil, dönüşen toplumun içinde devletten bağımsız varlığını yeniden üreten bir yapıya evrilmiş, devlet inşa etme düşüncesi ise devlet ideolojisi olmaktan çıktığı süreç itibariyle -biraz iddialı bir tanımlama olmakla birlikte- halk ideolojisi haline dönüşmüştür. Devlet ideolojisinden, halk ideolojisine dönüşen her düşünsel felsefe, devletten bağımsız kaldığı hatta fiili parti-devlet ideolojisi ile ters düştüğü oranda, doğal olarak devrimcileşir. Bu, Cumhuriyet’in ilk kuruluşunda, Kemalizm’in devrimciliğini de içeren ancak bu devrimcilikle sınırlı kalmayıp kendini farklı düşünsel düzlemlerde yeniden üreten, dönüşmüş bir halk ideolojisidir. Belirli halklara mahsus ideolojiler, genellikle devlet ya da iktidar eliyle suni olarak inşa edilir olsa da, burada durum farklıdır.


Atatürkçülüğün farklı siyasi fraksiyonlara dağılan toplumsal sınırları, kendini yeniden her ürettiğinde, karşısında CHP’yi bulmuştur. Kemalizm’in, parti devleti ideolojisinin karşısında konumlanan (elbette partiden kastımız AKP'dir.) bir "halk" hareketi haline gelmesinin nedenlerinden biri de kurucu parti olan CHP’nin aynı savrulmayı (Liberalizm-Dinselleşme-NATO’culuk-sürekli sağa savrulma) kendi düzleminde de yaşaması, Atatürkçülük halka kayarken, CHP’nin parti devletinin çizdiği sınırlara hapsolmayı amaç edinmesidir. Bu durum, bir düzen partisi açısından, yapısı itibariyle olağandır.


Buraya kadar, bir devlet ideolojisi olarak Kemalizm’in, bir halk ideolojisi olarak Kemalizm-Atatürkçülük ile kendini yeniden üreten yapısının, oluşan toplumsal ve siyasi boşluklara yerleşmeye çalışmasına değinmeden, sürecin kendi diyalektiğinden bahsetmeye çalıştık. Oluşan boşlukların ise düzen tarafından bir türlü “yeterli” şekilde doldurulamıyor olması ile Atatürkçülüğün toplumsal yapıda kendiliğinden var olmaya devam ediyor olması arasındaki ilişki, Türkiye soluna tarihi bir görev yüklemektedir. Görevin Türkiye soluna ait olması, Cumhuriyetin ilerici devrimlerini* sahiplenme ve bu sahiplenme üzerinden işçi sınıfı siyasetini yeniden üretmenin solun doğal görevlerinden olması nedeniyledir. Bu, öylesine kendiliğinden bir doğallıktır ki; aksini düşünen, her durumda kendini düzen siyasetinin bir parçası olarak bulur. Örnekleri çoktur.


Bu görevi, üzerine vazife görmeden önce tespiti doğru yapabilmek, o doğruyu yakalayabilmek için de düzen partilerinin çerçevesinin dışında devrimci bir iradeye sahip olmak gerekir. En nihayetinde seslendiğiniz ve çağrınıza sizi sahiplenerek karşılık veren toplumsal “yığının” izin verdiği ölçüde ve sınırlarda siyaset yapabilir hale düşmemek kritiktir. Çağrıya yanıt veren “yığını” bir yığın olmaktan çıkartabilmek ve bunu yaparken işçi sınıfının tarihsel çıkarlarına değecek düzlemde kalabilmek de “üzerine vazife alan” iradenin diğer tarihi sorumluluğudur.


Başka yol yoktur. Tarihi sorumluluk, Atatürkçü-Sosyalist, birleşik ve devrimci, ilerici bir iradeyi yaratmaktır.


 

* "Saltanatın tasfiyesi, tevhidi tedrisat, harf devrimi, kıyafet devrimi, laiklik, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi, sosyal hayatta ve iş hayatında kadınların erkeklerle eşit imkanları tesis etmesine yönelik kararlı politikalar yürütülmesi, Türkiye’nin geri kalmış bir ortadoğu ülkesi olmak yerine gelişmiş bir batı medeniyeti olmasına yönelik toplumsal ve sosyal devrimlerinin gerçekleştirilmesi, halkın teba ve ümmet olmak yerine vatandaş olmasının sağlanmasına yönelik icraatler, kız çocuklarının erkek çocukları ile eşit ve bilimsel eğitiminin sağlanması" ve diğerleri.


Comments

Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page