top of page
Yazarın fotoğrafıM.Serhad SARIARSLAN

Emlak Piyasasında Oyun Teorisi


Tam rekabet piyasası kavramının, teorik düzeyde varsayımsal bir ilke olduğu bilinmektedir. Ancak yine de pratikte tam rekabeti hedefleyen etkili uygulama ve denetimler, bu teorik varsayımın ortaya koyduğu hedeflere yaklaşılmasını sağlamaktadır.


Tam rekabeti amaçlayan etkili uygulama ve denetimleri doğru şekilde işletebilmenin; gelir dağılımını dengede tutma yoluyla sürdürülebilir bir toplumsal huzur tesis etmek, katma değer yaratan üretim alanlarını zorunlu yollarla teşvik ederek ulusça gelişimi sağlamak, iş barışını korumak, ülke kaynaklarının en etkin şekilde kullanımını sağlamak ve toplumda adalet duygusunu güçlü tutmak gibi toplumlar için yaşamsal sonuçları bulunmaktadır. Tam rekabet piyasasına yönelik çabaları engelleyen uygulama ve kusurlar ise iktisadi sonuçlarına ek olarak toplumsal çürüme, yozlaşma, yoksullaşma, gelir adaletsizliği, toplumsal huzursuzluk, adalet sisteminin işletilememesi gibi yaşamsal toplumsal olumsuzluklara da hizmet etmektedir.


Eksik rekabet piyasası türlerinden biri olan oligopol piyasası, birbirine etki edebilecek kadar az sayıda firmanın çok sayıda alıcı ile karşı karşıya geldiği piyasa türüdür. Bu piyasa türünde, bir malın fiyatı sağlıklı piyasa koşullarda olması gerekenin üzerinde belirlenir. Ürünün satış fiyatı, bazı durumlarda firma yöneticilerinin birbirleri ile yasa dışı biçimde doğrudan ya da üzeri örtülü anlaşmalar yapması yoluyla; bazı durumlarda ise doğrudan ya da dolaylı yollardan bir anlaşma olmasa bile, tarafların yüksek fiyat belirlenmesi halinde tüm oligopol piyasa üreticilerinin bu durumdan karlı çıkacakları bilinciyle kendiliğinden hareket etmeleri sonucunda belirlenir. Bu durumun kaçınılmaz sonucu olarak alıcılar piyasada suni olarak oluşturulan fiyat düzeyinden daha düşük bir fiyat ile ürüne ulaşamazlar. Böylelikle, tüketici (toplum) bütçesinden, oligopol üreticilerin bütçesine haksız gelir transferi gerçekleşir. Bazı hukuk düzenlerinde oligopol piyasası oluşturmaya çalışmak ya da bazı nedenlerle kendiliğinden oluşmuş olan oligopol piyasasının, kendine içkin açıklarını kullanmak yoluyla haksız gelir etmek çok ağır cezalara tabidir. Öyle ki; hukuki adıyla adi bir suçlu olan hırsızın yalnızca tek bir kişiden hırsızlık yaptığı; tam rekabeti bozmak yoluyla haksız yere gelir elde edenin ise bütün bir toplumdan ya da toplumun bir kesiminden hırsızlık yaptığı ifade edilmektedir. Bu tür suçların, adi hırsızlığa kıyasla çok daha ağır cezalara konu olmasının sebebi bu şekilde gerekçelendirilmektedir.


Ancak, kimi zaman eksik rekabet piyasaları kimsenin iradi müdahalesi olmaksızın da kendiliğinden oluşabilmektedir. Emlak ilan sitelerinin de bu yönde bir etki yaratıp yaratmadığı irdelemeye değerdir.


Toplumun mülk sahibi kesimlerinin, gayrimenkulünü piyasada satışa çıkartma süreçleri psikolojik ve sosyolojik boyutlarıyla incelendiğinde emlak arz eden pozisyonunda olan “satıcıların” yanlıştan kaçınma davranışında doğal bir ortaklaşmaya yöneldikleri görülmektedir. Bu durum, John Nash’in 1952’de akademik ders kitabı olarak ortaya koyduğu meşhur Oyun Teorisi’ni akla getirmektedir.


Oyun teorisi, çok kısaca; bireyin başarısının diğerlerinin seçimlerine dayalı olduğu bazı stratejik davranışların matematiksel modellerini inceler. Bu modellemenin, emlak ilan sitelerinde nasıl işliyor olabileceğine yönelik akıl yürütmek gerekirse, aşağıdaki şekilde bir çıkarım elde etmek mümkündür:


Emlak ilan sitelerinde, mülkünü pazara çıkartmaya karar veren satıcı, diğerlerinin talep ettikleri fiyat düzeylerine – yani başkalarının kararlarına- dayalı olarak bir fiyat belirler. Bu belirlenen fiyat, iki türlü riske gebedir. Birinci risk, satıcının mülkünü olması gereken fiyatın altında satması; ikinci risk ise malını satamamasıdır. Bu noktada, istatistik biliminde karar verme teorisine ilişkin aşağıdaki iki tanımlamayı hatırlamakta fayda var:


İstatistikte, hatalı kararlar; 1. tip ve 2. tip hata olarak adlandırılır. Doğru olan bir hipotezin reddedilmesine 1. tip hata (hatalı pozitif), yanlış olan bir hipotezin kabul edilmesine ise 2. tip hata (hatalı negatif) denilmektedir. Hata çeşidi çok sayıda örnekte yaşamsal derecede önemlidir. Örneğin, Sanık suçlu değildir hipotezinde; masum bir kişinin suçlu olduğuna karar vermek I. tip hataya, suçlu olan bir kişinin masum olduğuna karar vermek ise II. tip hataya örnektir. Çoğu durumda, 2. tip hata riskini bir miktar arttırmak pahasına, 1. tip hata riski en aza indirilmeye çalışılır. Tam tersi olan durumlar da nadir de olsa mümkündür.


Emlak sitelerinde ilana çıkan mülk sahiplerine dönülecek olursa; mal sahibi açısından daha yüksek değere sahip bir mülkü daha düşük fiyata satmak 1. tip hata etkisi, satılamayacak derecede yüksek bir fiyat üzerinden ilana çıkıldığı için mülkü satamamak ise 2. tip hata etkisi yaratacaktır. Bu durumda, mülk sahibi, 2. tip hata riskini arttırarak, 1. tip hata riskini en düşük seviyeye çekecek ve başka ilanlardaki talep görüp görmediği bile bilinmeyen yüksek ilanları baz alarak yüksek bir fiyattan ilana çıkacaktır. Eğer, ilana yazılan fiyat olması gerekenden yüksekse, mülk sahibinin bir süreliğine malını satamamak dışında bir zararı olmayacak, ancak diğer seçenekte yer alan mülkünü ederinden daha düşüğe satma riskini sıfıra yaklaştıracaktır. Ancak ilana koyduğu fiyat, satabileceğinden daha düşükse, bu alım-satımdan geri dönüşü olmayacak biçimde zarar edecektir. Emlak ilan sitelerinde, talep görüp görmeyeceği bile belli olmayacak biçimde rastgele yüksek ilanlar girilmesi, tüm piyasada sanal bir oligopol etkisi yaratacak, aralarında hiçbir iletişim olmayan kişilerin ortak bir tesadüfi bilinç geliştirmesine neden olacaktır.


Emlak ilan sitelerinde çok fazla sayıda satıcı olmasına rağmen, her bir satıcının, bir başka satıcıya ait ilanı referans alarak karar vermesi sebebiyle ortak bir karar verme mekanizması kendiliğinden oluşur. Çok sayıda satıcı aynı ya da çok benzer kararları vermek suretiyle, çok az sayıda satıcı özelliği kazanır. Bu durum, oligopol piyasa etkisi yaratır.


Oyun teorisi, bu noktada, bireyin başarısının (malını ederinden satabilme amacı) başkalarının davranışlarına bağlı olan stretejisini kendiliğinden bir mekanizma ile kurmaktadır. Ancak bu durum bireysel risklerden kaçınırken, toplumsal riskleri de maksimize etmektedir. Oyun teorisinin bilinen adıyla “Tutsak İkilemi”, bu durumu en iyi şekilde aşağıdaki biçimde ifade etmektedir:


İki suç ortağı yakalanır ve ayrı odalarda sorguya çekilirler. İkisine de, ayrı ayrı şöyle söylenir: “Şayet her şeyi itiraf edersen, seni serbest bırakırız ve arkadaşın 10 yıl hapis yatar.” Eğer her ikisi de sessiz kalırlarsa, haklarındaki daha ciddi suçlar için kovuşturma yapılamaz ve sadece işledikleri küçük suçlar için 1 sene yatarlar; fakat her ikisi de konuşursa, suçlarını itiraf ettikleri için 6 seneye mahkum olurlar.

İlk bakışta, sessiz kalmaları en iyi strateji gibi gözükebilir. Ancak, suçluların birbirlerinin niyetlerini bilemedikleri için (ayrı odalarda tutulup görüşemediklerinden iş birliği yapamadıkları için) bireysel çıkarlarına göre hareket etme eğilimi, bu oyunun sonucunda belirleyici olacaktır.


Bu koşulda sessiz kalmak her iki suçlu için de konuşmaktan daha kötü bir seçenek olacağından, ikisi de konuşarak diğerinin aleyhine davranacaktır. Bu durumda, iki oyuncu için de en iyi olan durum (1'er yıl hapis) yerine, ikisi için de kötü olan bir durum (6'şar yıl hapis) ortaya çıkıyor. Ancak, bu durumda hiçbir oyuncu tek başına kendi tercihini değiştirmeye niyetli değildir, çünkü değiştirirse 10 yıllık ceza alacaktır. Dolayısı ile oyun dengededir. İşte, hiçbir oyuncunun kendi tercihini değiştirmeye eğiliminin olmadığı, ve Tutsak İkilemi'ndeki gibi bazen iki oyuncu için de kötü olan sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilen bu dengeye Nash Dengesi denilmektedir.


John Nash, 1950 yılında yazdığı doktora bitirme tezinde, bu dengenin, oyuncuların fayda fonksiyonlarının belli özellikleri sağladığı tüm oyunlarda var olduğunu ispatlayarak 1994 Ekonomi Nobel Ödülü'nü almıştır. Nash’in bitirme tezinde bu duruma sebep olan başat unsurun “bilgiye ulaşama” olduğu ifade edilmektedir. Her bir zanlı diğerinden bilgi alamamaktadır.


Emlak ilan sitelerine ilan ekleyen mal sahipleri de tıpkı bu örnekte olduğu gibi malın gerçek satılabilir değerine ilişkin bilgiye sahip değildir. Bu nedenle, 1. tip hatadan kaçınarak zararını minimize etmeye çalışır. Ancak bu durum, gayrimenkul piyasasında kendiliğinden bir oligopol piyasasının oluşmasına neden olarak ekonomiye zarar verir ve neticede Tutsak İkilemi’nde olduğu gibi mülk sahipleri de dahil olmak üzere gemideki her bir fert kaybeder.


Comments

Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page