top of page
Yazarın fotoğrafıM.Serhad SARIARSLAN

Devrime gerek var mı?

1919’un sonradan süslenmiş hiçbir yanı olmayan apaçık bir gerçeklik olması, gericiliğin en büyük handikaplarından biridir. Bu handikapa tekrar değineceğiz ancak öncesinde bunun neden handikap olduğu üzerine biraz eğilmekte fayda var. Erzurum ve Sivas Kongreleri dışında pek bilinmez ancak Milli Mücadele yıllarında Anadolu’da 31 kongre gerçekleştirilmiştir. Halkın müdahil olduğu / edildiği hareketlerin üzerinden 100 yıl da geçse “o öyle değildi aslında” denilememesinin nedeni, doğrudan halk katılımının domine ettiği devrimci yaklaşımın ürünü olmalarıdır.


Devrimci yaklaşımı, genellikle Cumhuriyet’in ilanı sonrasındaki inkılaplarda aramak yalnızca bir alışkanlık değil, burjuvazinin düşünülmüş tercihlerindendir. Mustafa Kemal'in, amerikan mandasını tek gerçekçi kurtuluş görenlere karşı verdiği mücadele, doğrudan iktidarı isteyen ve bunun alternatifini kabul etmeyen kişisel bir iradenin ürünüdür. Tarihsel zorunlulukların, Atatürk’ü yaratmış olmasının diyalektiği ile Mustafa Kemal'in kişisel başarılarının ürünü olan çok sayıda zafer arasında da hiçbir karşıtlık aranamaz. Çünkü, tarihin sarmal diyalektiği, sadece yarattıkları ile değil, yarattıklarının yarattıkları ile de kendini gerçekler. Bütün bu devinim, zaferin öncesinde mandacılığa karşı dikilen irade ile zafer sonrasında gericiliğe karşı ardı sıra gerçekleştirilen inkılaplar arasındaki bağı da açıklar. Bu bağ, iflah olmaz derecede devrimci bir taleptir: “İktidarı istemek!”


İktidarın halksız istenemeyeceği açık olduğuna göre kongrelerin, milli mücadeledeki yeri ve önemi de daha net anlaşılabilmektedir. Ne çare ki sınıf karşıtlığından azade tutulmuş halk kavramının mücadele dinamikleri, kuruluş sonrasında karşı devrimci bir damarın serpilip, devrimin karşısına dikilmesi ile sönümlenmekten kurtulamamıştır. Yazının başında bahsi geçen gericiliğin handikapı, milli mücadele öncesi ve sonrasında iktidarı isteyen devrimci iradenin halkla birlikte hareket etmesidir. Handikap olmasının nedeni de, kendisinin birlikte hareket ettiği halkın o halk ile aynı olmasındandır.


Mustafa Kemal’in, bu iradesinin nedeni, kurtuluşun devrimsiz olamayacağını biliyor olmasıdır. Devrimsiz kurtuluşlar, aslen mücadele karşıtlığı içinde olduğunuz tarafları kurtarır. Mücadele edenler ise belki yalnızca birkaç solukluk zaman kazanabilir. Atatürk’ün ölümü sonrasında, karşı-devrimle ve emperyalizmle uzlaşma çabalarının devrime aldırdığı soluk 2023 Türkiye’sinde çoktan tükenmiştir. Şimdi ise 1923 öncesi ve sonrasında olduğundan daha yakıcı biçimde devrime tekrar ihtiyaç vardır.



Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page