top of page
Yazarın fotoğrafıM.Serhad SARIARSLAN

1950’den günümüze kıdem tazminatı ve iktidarların sermaye yandaşlığı

1936 yılında 3008 Sayılı İş Kanunu ile ilk kez yürürlüğe giren kıdem tazminatı, en az 5 yıl hizmeti bulunan çalışanlara, istifa dahi etse her yıl için 15 günlük brüt ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenmesini öngörüyordu. 1950 yılında yapılan değişiklikle, istifa edenlerin kıdem tazminatı hakkı kaldırıldı. 5 yıllık hizmet süre şartı ise 3 yıl olarak belirlendi. 1975 yılında 3 yıllık süre, 1 yıla indirildi ve her yıl için ödenecek kıdem tazminatı tutarı 15 günden, 30 güne çıkartıldı. Kıdem tazminatı tavanı ilk kez bu yıl yasaya girdi ve asgari ücretin 7,5 katı olarak belirlendi.


Demek ki bugün için 50.000 TL net maaş alan ve son çalıştığı işyerinde 15 yıllık emeği bulunan bir çalışan yıllık ortalama 79.433 TL brüt maaş üzerinden 1.191.495 TL kıdem tazminatı alabiliyordu.


1979 yılında Anayasa Mahkemesi, kıdem tazminatının tavanını, asgari ücretin 7,5 katı ile sınırlayan maddeyi iptal ederek, üst sınırı kaldırdı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Anayasa mahkemesinin iptal ettiği yasa tekrar yürürlüğe sokuldu ve yürürlük tarihi 12 Eylül 1980 olarak belirlendi. Söz konusu yasayla tavanı aşan miktarda hesaplama yaparak kıdem tazminatı ödeyen patronlara da 2 yıl hapis ve o zamanın parasıyla 50.000 TL ağır para cezası öngörüldü.


1982 yılında kıdem tazminatı için 7,5 katlık oran da fazla bulunarak en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı emeklilik ikramiyesine endekslendi.


1983 yılında kıdem tazminatı tutarı, 7,5 kattan 4,78 kata düştü. Bu oran 1992’de 4,08 kata, 2003’te 3,13’e geriledi. 2014 yılına kadar benzer oranlarda seyrini sürdüren kıdem tazminatının asgari ücrete oranı, 2015’te 3,09’a, 2016’da 2,48’e geriledi. 2023 yılı başında 2,00 kata gerileyen oran, son olarak günümüzde 1,75 kata kadar düştü. Böylelikle 50.000 TL maaş alan çalışanımızın tazminatı da 1975 yılındaki mevzuata göre 1.191.495 TL iken, bugün 352.347 TL’ye gerilemiş oldu.


Bugünlerde konuşulan yeni kıdem tazminatı mevzuatı ise basında yer aldığı kadarıyla, tazminatın fona devredilmesi, çalışanın belirli koşullarda sadece 1/3’ünü alabilmesi ve 60 yaşını doldurmadan tazminatın tamamını alamaması üzerine kurulu. Elbette fonun ne şekilde nemalandırılacağı ve alım gücü itibariyle fonun kuşa dönüp dönmeyeceğine ilişkin mevzuat detayı şimdilik yok.


Kıdem tazminatı, işçi sendikalarının her zaman kırmızı çizgisi olagelmişse de hali hazırda büyük oranda yok edilmiş olduğu ortada. Kalan hakların ise fona devretme adı altında ne kadar elde tutulabileceği ise meçhul.


Gelir vergisi dilimlerinde de benzer bir tırpanlamayı görmekteyiz. 2001 yılında brüt asgari ücretin 21 katı olan ilk kademe vergi dilimi, günümüzde 7 kata düşürülmüş durumda. Bugün, örneğin 25.000 TL brüt maaş alan (yaklaşık net 18.000 TL) bir ücretli, 2001 yılındaki vergi düzenlemesine göre ilk vergi dilimine Temmuz ayı ortasında girerken, ikinci vergi dilimine ise girmiyor ve yılı % 15 vergi oranı ile kapatıyordu. Bugün ise ilk vergi dilimine Şubat ayı sonunda (%15), ikinci vergi dilimine (%20) ise Haziran'da giriyor. Aslında, bu durum, sermaye sınıfının, bir taraftan patronların cebini korurken, diğer taraftan da çalışanlardan alınan vergiyi arttırarak devlet kasasını doldurmanın yolunu bulduğunu da ortaya koyuyor. Maaşlarını, net üzerinden alan çalışanların ise vergileri, bordro üzerinden hesaplanmakta olduğu için, işverenlerin çalışanlara ödeyeceği net maaşı belirlerken en önemli kıstas haline geliyor. Dolayısıyla, net maaş alan çalışanların bu vergilerinin işveren tarafından ödendiği söylemi tamamen yalan. Verginin artması sonucu, çalışanın işverene brüt maliyeti artacağından, çalışanın maaşı, zam miktarları ve varsa yan hakları da buna göre belirlenmiş oluyor.


Aslında tüm bu anlatılanlar, emeğin milli gelirden aldığı payın; sermayenin milli gelirden aldığı paya transfer edilmesinin de hikayesini ortaya koyuyor. Nitekim, TÜİK’e göre bile, ücretlilerin yıllık ülke gelirinden aldıkları pay, 2016 yılında %32 iken 2022 yılı sonunda% 23,6’ya gerilemiş durumda. Patronların payı ise aynı dönemde, % 41,9’dan, % 48,1’e yükseliyor*. Bu oranlar ve gelir transferi, yalnızca serbest piyasa ekonomisinin işçi aleyhine çalışan doğal yapısından kaynaklanmakla kalmıyor. Aynı zamanda iktidarların yasal düzenlemeler yoluyla sürece cansiparane desteğini de, söz konusu iktidarların hangi sınıf refleksleriyle hareket ettiğini de gösteriyor.


 

*Kaynak: TÜİK ve euronews


https://tr.euronews.com/2023/09/19/cumhurbaskanligi-hukumet-sistemi-patronlara-yaradi-iscinin-milli-gelirden-aldigi-payda-ser

Comments

Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page