top of page
Varoluş
Çapa 1
Felsefi
Roman
Kitaptan Alıntılar

Aradaki dengeyi sağlayamamak riski görmektir. Karşılığını tartmaya değmeyecek riskler bunalım yaratır. Sonuçta ulaşacağınız noktayı bilmek istemezsiniz: Uğraşmayı bırakmakla değmeyeceğini anlamak arasındaki pozitif korelasyon! İşte bunalımı hızlandıran tam olarak da bu.

***

Hiçliğin böyle çelişkileri yoktur. Hiçliğin hiçbir çelişkisi yoktur. Hiçlik, bütün, tastamam, eksiksiz ve tutarlıdır. Ve varlık, hiçliğin bir anlık hatası, eksikliği, tutarsızlığıdır. Varlık, hiçliğin pişmanlığıdır. Varlığın bu tüm suçu, varlıklar arasında yalnızca insanın omuzları üzerindedir. Çünkü kendi bilinçli varlığının bilincinde olan tek varlık odur. Ve bu onun lanetidir.

***

İtelenmiş zatın cesedi önünde her dinin kendine özgü tapınma faaliyetleri olur. Bu, ölüye karşı son görevdir. Sonrasında temizler, iteler ve paketleriz. Sanki Tanrı'ya hediye eder gibi göndeririz. “Gitmenin” kendisini, oturaklı cümlelerle ifade etmek âdettendir. Hem iteleyeni, hem de iteleneni daha saygıdeğer kılar. Hakk’a yürüdü deriz, ebediyete intikal ettiririz. Işıklar içinde yatırırız, toprağını bol ederiz. Sonra evlerimize döner ve hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz.

***

Ölümün nihai zaferi orada bayrağını hiç durmadan sallarken, insanın -nereye gidecekse- yaşamaya keyifle ve umursamazca bu şekilde devam etmesini anlamıyorum. Tüm bunlar son derece olağanmış gibi görünebilir. Ancak gözlerimizin önünde duran perde bir kez aralandığında sahnenin arkasında gördüklerimiz, yaşama dair tüm olağanlıkları yargılamamıza ve tek celsede her birini mahkûm etmemize neden olan çarpıcı gerçekliklerdir.

***

Bir süre daha bekledikten sonra krizi atlattığımı gösteren belirtiler gecikmedi. Sanki yaşam yeniden yeşeriyordu. Hiçlik, kendisinin tek hatası olan varlığı bağrına basmış ve bu kozmik anlamsızlık son bulmuş, her şey affedilmişti.

***

Hayat, olanca anlamsızlığının yanında simetriği olmayan riskler taşır. Doğum sevinci ölüm acısını telafi edemez, karın doyurmanın hazzı açlığın aksi yönde dengi değil. Mutluluklar geçici ve hayali. Ancak hayatta öyle kalıcı, öyle gerçek, karşıt yönünde dengi olmayan öyle acılar var ki… Her mutluluğu gölgeleyecek acı varken, her acıyı silecek mutluluk yok.

***

Gözlerini kapatıp paranteze aldığında dünyayı, içinde yok edemediğin, paranteze alamadığın, yokluğunu tahayyül edemediğin o his sensindir. O anda başlar her şey. Hiçliği yırtan, nereye koyacağını, ne yapacağını bilemediğin kendinin farkında olan varlıktır o. Ve fırlatılmıştır dünyaya. Varlık, hiçliğin kusurluluk halidir.

***

Yaşamın soruları karşısında ona keyfimizce sayfalar dolusu yanıt vermek bir kenara dursun, herhangi bir şıkkı işaretlemek dahi mümkün değil midir? İnsan iradesi var edici değil, taşıyıcıdır. Özgürlük, olsa olsa yalnızca bu taşıyıcılığın farkına varmaktır.

***

Hiçliğin bir anlık teklemesi, bir soruna neden olmuş ve bu da beni bulmuş. Ancak milyarlarca yıllık kozmik zamanda bu teklemenin benim başıma gelmesinin bir önemi yok. Kozmik ölçekte bu kısacık zamanın geçip hiçliğe dönüş için sıramı beklerken gereksizlik yapmak, keyifle yemek, içmek varlıksı bir şımarıklıktır.

***

Yine boğuluyorum. Kendi haline bıraksam nefes alabilecek miyim? Parmak uçlarım titriyor. Hiçbir şeyle oyalanmak gelmiyor içimden. Varlık durumundan çıkamayan hiçliğim boğazımı sıkmış, kurtulamıyorum. Hiçlik çağırıyor. Kazasız belasız hayatın son nefesine varamama riski korkutuyor yalnızca, başka hiçbir sebep hissetmiyorum. Canımı sıkan, beni üzen, endişelendiren hiçbir sebep yok. Bir kız çocuğu gibi dudağımı büzüp ağlamak istiyorum. Bedenime sarılıyorum. Özne yok, yüklem yok, tümleç yok. Kütlesiz bir form gibi hissettiğim benliğim, varlıksız bir yokluğun içinden itekliyor beni kendimden. Ondan ayrılmak istemiyorum, onunla olmak istemiyorum, onsuzluk korkutuyor, onunla olmak çıldırtıyor. Söküp atamadığım benliğim, evrenin ortasında yalnız ve kütlesiz bir bilinç gibi çaresiz çırpınıyor.

***

Kapitalizmin koşullarında boşa bir telaşeden öte değildir yaşamak. Çemberde dönen faredir insanoğlu. Döner yorulur ve sonra yine döner. Daha hızlı döner. Üzülür döner, ağlar döner, sevinir döner, zevk alır döner, haykırır döner, acı çeker döner, yaşlanır döner, ölüme beş kala dönmekten sıkılmaz ve fazladan bir tur daha dönmek dışında aslında hiçbir amacı olmadığını anlasa da döner, anlamasa da. Sonrası mı? İçlerinden biri yana yatar ve gömerler. İçine sokarlar toprağın ve kalanlar dönmeye devam ederler. İki elimizi secdeye vurup tekrarlasak da ezberlerimizi, küfre vurup yeşersek de bir köşe meyhanede, yine de döneriz ve yatarız yana.

***

Bir bebeği, acı çekeceği ve ölüme mahkûm olacağı bir dünyaya getirmek için sevişiyor ve bundan ayaklarımız yerden kesilecek derecede haz duyuyoruz. Oysa her canlı, nihayetinde bir idam mahkûmudur. Bu gerçeği duyumsamadan delik doldurup, deliklerimizi doldurtuyoruz.
***
Determinizm, aynı varlık durumunda, her defasında aynı sonuçların tekrarını zorunlu kılar. Bu tekrarın kendisi birçok durumda varlığın temel nedenini de ele verir. İnsan varlığında, bu tekrar “ölüm” değilse nedir?
***
Keyifli olmanın tek ölçütü acı duymamaktır. Sizi tedirgin edecek, acıtacak, mutsuz edecek bir olay yaşamamanızdır. Tek mesele sıkıntısız şekilde günü atlatmanızdır. Böylelikle, bu anlamsız yolculuğun bir bölümünü daha kazasız, belasız bir an önce tamamlamanız mümkün olur. Önemli olan başınıza gelen “iyilikler” değil, sizden uzak duran “kötülüklerdir”.
***
Filozoflar, bugüne kadar hayatın yaşamaya değip değmediği üzerine kafa yordular. Oysa, üzerine düşünmeye değecek soru, hayatın yaşanmaya değil, oyalanmaya değip değmediğidir. Yaşlılar, hiç olmazsa bu oyalanmaya değecek süreyi kazasız belasız atlattıkları düşüncesinde iseler, bu onlar için en büyük mutluluktur.
***
Cehaleti tercih etmek, kötülüğü tercih etmektir. Niyet, eylemleriyle kötülüğe sebep olmuş insanın sığınağıdır.
***
Gözlerimi ovuşturuyorum, doğruluyorum, yine midem bulanıyor. Roquentin’in yerden aldığı taşı görüyorum. Almıyorum, duruyor yerinde.
***
Dün gece veda ettim kızıma. Artık akşamları onu öperek uyutamayacağımı söyledim. Kabullenemedi. Uzun süre ağladı. Ben de ağladım. Oysa kızım sayesinde hiçlikle mutabık kalmıştık. Hiçlik, kendisinin tek hatası olan varlığı bağrına basıp bu kozmik anlamsızlık son bulduğunda her şey affedilmişti.
***
Yaşlılar ağır adımlarla yürüyor. Hiç var olmamış olanlar eksik. Onların buradan geçmiyor olmaları, onlar için şanssızlık değil. Var olmayanlara kaçırdıkları keyif için üzülmüyor, kurtuldukları acı ve üstlenmedikleri riskler için seviniyorum.

M.Serhad SARIARSLAN

Felsefi Roman
bottom of page